Bugun...

NE DOST KALDI NE ARKADAS VE AKRABA

 Tarih: 27-05-2018 11:15:00  -   Güncelleme: 27-05-2018 12:28:00
Fatma Pehlivan

Son yıllar da öyle bir girdaba girdik ki insanlar ayrımlaştırıldı ,kutuplaştırıldı .

 

Bu kapsamda ne arkadaş kaldı ne dost ve akraba.

 

İnsanlarımız artık birbirlerine bakarken ve diyalog kurarken menfaate dayalı dostluklar ve arkadaşlıklar kuruyorlar, akrabalık ise artık hiç ortada yok.

 

Hâlbuki  örf adet ve geleneklerimize dayalı olarak yasadığımız geçmiş yıllarda ,yaşamımızı beraber paylaştığın, dertlerimizi açabildiğimiz ve paylaştığımız dostlar vardı. Özel günlerde yasam mücadelende dayanışma sağladığımız kendi soyumuzdan  gelen akraba ve yakınlarımız vardı. Bunlar artık yok yasamamızda.

 

İnsanlar menfaatperest ve vefasız olmuşlar .Ne büyük kalmış ne küçük saygısızlık hat safhada benim ülkem böyle miydi geçmişti.

 

Geçmişi ve ülkemi özler oldum artık..

 

Sokakta oynayan cıvıl, cıvıl çocuklar, birbirine saygılı fertler, verilen Allahlın selamını alan insanlar..

 

Nerelere kayboldu bu insanlar ne oluyor bu insanlara.

 

Ardık sokaklarımızda cıvıl , cıvıl çocuklarımızın yerlerini Arap çocukları almış,

 

Ben eski memleketimi istiyorum. Akrabalarımın olduğu, arkadaşlarımın bulunduğu ve dertlerimi paylaşabileceğim dostların olduğu  ülkemi..

 

Eskiden yaşanmış dostlukların gerçekliğini oryaya koyan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum..

 

Gerçek ten dost mu arkadaş mı

 

Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, "Senin kaç tane dostun var?"

 

Oğlan cevap vermiş: "Ohooo yüzlerce..."

 

Babası oğluna açıklamış.

 

"Bak oğlum" demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak 1 ya da 2 tane dostu olabilir.

 

Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.

 

Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım.

 

Adam birkac tane tavuk kesmis ve başka birkaç ıvır zıvır'la birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuval'dan kanlar akıyormuş.

 

Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardm iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.

 

Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.

 

Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; "İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı

benim dostuma götür."

 

Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet'in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.

 

Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.

 

Çocuk gitmiş babasına durumu anlatmış, gerçekten senin dostun varmış benim ise sadece sıradan arkadaşlarım demiş. Yooo bitmedi demiş babası, şimdi tekrar git dostumun kapısını çal ve açar açmaz yüzüne okkalı bir tokat yapıştır. Çocuk olur mu hiç öyle şey demiş. Olur olur, ancak o zaman anlayacaksın dostluğun ne demek olduğunu.

 

Çocuk çaresiz utana sıkıla tekrar düşmüş yola. Kapıyı çalmış. Babasının dostu kapıya çıkar çıkmaz da babamın size iletmek istediği bir şey var demiş. Nedir o demeye kalmadan çocuk okkalı bir tokat yapıştırmış babasının dostunun suratına. Üzülmüş bir yandan da nasıl vurdum diye.

 

Babasının dostu demiş ki, benim de babana iletmek istediğim bir şey var... Söyle o babana "biz bir tokata satmayız koskoca sarımsak tarlasını" demiş!

 

İşte böyle. Çocuk o zaman anlamış dostluğun değerini ve babasının yüzlerce arkadaşın olacağına bir dostun olsun yeter derken ne demek istediğini...

  Bu yazı 3135 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  YAZARLARIMIZ
YUKARI