Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’yi Türk Siyasi Hayatı’na kazandırdıktan sonra, AK Parti’yi Refah Partisi geleneğinin devamı diye eleştirenlere, ‘’Milli Görüş gömleğini çıkardık’’ diye cevap vermişti. Cumhurbaşkanımız her ne kadar Milli Görüş gömleğini çıkardık dese de çıkardım demekle alışkanlıklar ve siyaset yapma tarzları öyle birden bire terk edilemiyor. Nasıl Şapka Devrimi’nin ardından Türk Milleti kafaya şapka geçirmekle birden bire Avrupalı olamamışsa, AK Partililer de Milli Görüş gömleğini çıkardım demekle eski siyaset yapma tarzlarını bırakamamışlardır.
Burada bir konuya açıklık getirmek gerekirse, AK Partililer, Rahmetli Erbakan’ın idealize ettiği Milli Görüş’ten felsefi anlamda tamamen kopmuşlardır. Ancak sahada siyaset yaparken Milli Görüş taktiklerini taklit etmeye hala devam etmektedirler. Cumhurbaşkanımızın katıldığı AK Parti Kongreleri’nde sık sık kapı kapı dolaşın sıkmadık el bırakmayın dediği uygulama, Milli Görüş’ün ve O’nun efsane lideri Rahmetli Erbakan’ın halka dokunan samimi bir uygulamasıydı. Milli Görüş teşkilatları çalmadık kapı sıkmadık el bırakmayarak halkla iç içe olma ve halkın sorunlarını yerinde dinleyerek çözüm arayışına girme fırsatı elde ederdi.
Kapı kapı dolaşma ve sıkmadık el bırakmama taktiğinin AK Parti uygulamasına baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dışında diğer AK Partililer’in ya da daha özele girecek olursak Bolu’daki AK Partililerin samimi olmadıklarını görüyoruz. Bunu nerden anladığımızı söyleyecek olursak, seçimlerdeki davranışlarıyla seçimlerden sonraki davranışlarının birbirinden tamamen farklı olmasından diyebiliriz.
Cumhurbaşkanımız Bolu’daki AK Parti Kongresi’nde Bolu Teşkilatlarına da kapı kapı dolaşın sıkmadık el bırakmayın emrini verdi ama Bolu Teşkilatları’nın kapımıza hangi yüzle geleceklerini hesaba katmadı. Çünkü Cumhurbaşkanımız Bolu Teşkilatları ve Bolu konusunda etrafındakilerin yanlış bilgilendirmesinden dolayı herşeyi güllük gülistanlık ve Kongre öncesindeki mitingde toplanan kalabalığı da Bolu Teşkilatlarının başarısı zannediyor. Halbuki toplanan kalabalık, içi kan ağlasa da sırf Recep Tayyip Erdoğan sevgisinden dolayı acısını bastıran ve kızılcık şerbeti içtim diyen bir kalabalık. Yoksa Cumurbaşkanı içlerinden rast gele on kişi seçse ve ayrı ayrı görüşse, şikayetlerini sorsa kimbilir neler neler anlatacaklar ve bu anlattıkları karşısında belki de teşkilatları toptan görevden alacaktır.
Hangi yüzle gelecekler diye sorduk. Çünkü bunlarda samimiyet yok. Çünkü bunlar sözlerinde durmazlar. Çünkü bunlar çok rahat yalan söyleyebiliyorlar. Çünkü bunlar, halkı oy zamanları kullanılması gereken basit bir araç olarak görüyorlar. Seçim zamanları ‘’hepimiz kardeşiz bu ayrılık ne diye’’ türküsünü, seçimlerden sonra ise ‘’Herşey AK Partililer için ama AK Partililer’inde küçük mutlu azınlığı için’’ türküsünü söylüyorlar.
Seçim zamanları kapı kapı dolaşırlarken, işe ihtiyacı olan nice mazlumlar dururken, kendi kayınpederini okula hademe yapan ve kadro bekleten ilçe başkanlarından, İŞKUR’u kendi arka bahçeleri gibi kullanıp yandaşlara iş ve ekmek vermelerinden, delege listelerine yedi sülalelerini yazdıklarından bahsetmezler. Kendilerinin döneminde kaç ailenin sırf bunların hayat sahalarını daraltmalarından, iş ve aş olanağı bırakmadıklarından dolayı memleketi terk etmek zorunda kaldıklarından bahsetmezler. Esnafa yaptıkları zulümleri söylemezler.
Tembel öküzün hikayesini duymuşsunuzdur. Adam öküzünü satmak için pazara çekmiş de, öküzün kulağına eğilip ‘’malım senin hangi huylarını anlatayım, yokuşlarda çekmediğini mi, sıcaklarda ahırdan çıkmadığını mı’’ demiş. Ben de size bunların hangi huylarını anlayım, sözlerinde durmadıklarını mı, yalan söylediklerini mi? Bütün bu hasletler bunlarda mevcutken, samimiyet yokken, seçimlerde başka, seçimlerden sonra başka tavırlar içerisindeyken kapımıza hangi yüzle gelecekler?
