Bugun...

BİR BAŞKA AÇIDAN

 Tarih: 25-01-2021 17:50:00  -   Güncelleme: 25-01-2021 17:54:00
Doç.Dr.A.Emin Serin

Modern çağın kulaktan kulağa yayılan, doğruluğu şüphe götüren, uydurma folklorik hikâyelerine şehir efsaneleri diyoruz. Birçoğunun uydurma ve gerçek dışı olduğu söylenemese de genelde çarpıtılmış, abartılmış ve heyecan katılmış hikâyeler olduğu aşikârdır. Ben; bu yazımda, şehir efsanelerinden yansıyan heyecan verici hikâyelere değil gerçek bilgilere göre yapılmış faydalı değerlendirmelere yer vermeyi amaçladım. Sorular sordum, bazı yorumlarımın sonunu getirmedim…birlikte tamamlarız diye.

 

Bildiğiniz üzere, geçen mahalli seçimlerde Gerede’de Belediye Başkanlığına talip oldum, bu harika ilçemizin kadirşinas insanlarına hizmet etmek için onlardan bana görev vermelerini talep ettim. Bu yolculuğu, ülkemizin en civanmert, yiğit ve kaliteli uzun yol gençleriyle, sağlam iradeli, tuttuğunu kopartan hanımefendileri ile ve vefakâr dostlarımızla yürüttük. Burun farkıyla kaçırdığımız yarışta atı alan Üsküdar’ı geçse de; ülkesini seven her insan gibi, dertlerimiz, memleket kaygımız, hizmet aşkımız ve heyecanımız bitmedi. Bu sürecin sonunda toplumsal konular, Bolu’ya dair meseleler ve şehrin gidişatı ile ilgili düşüncelerimin birçoğunu ajandama not etmiştim, zaman içinde paylaşırız, muhtemelen ilginizi çekecektir. Bu başlıkların en önemlilerinden birisi “Bolu ve ilçelerine dair nüfus hareketliliği ve sosyal yaşam analizi” idi.

 

Önemli bir coğrafi konuma sahip olan Bolu, her geçen gün kalabalıklaşan yapısı ile ülkemizdeki kalabalık kentler listesine girmek üzere, zira Bolu Belediye Başkanlığının resmi verilerine göre il genelindeki nüfus miktarı yaklaşık 300 bin civarında. Bir şehirde kaç kişinin yaşadığını belirlemek, kamu otoriteleri açısından elbette faydalı bir hizmet ancak bu bilginin güncel, kullanılabilir analizlere dönüştürülmesi için daha fazlasına ihtiyaç var. Mesela şehir merkezi, ilçeler ve köyler arasındaki nüfus hareketleri nedir, son yıllarda ilçelerinden Bolu il merkezine yaşanan göçün oranı nedir, yaşanan yoğun iç göçün sebepleri nelerdir, günlük gidiş-geliş yaparak Bolu ve ilçeleri arasında anlamlı bir “hareketli nüfus” oluşturan “çalışan insan” oranı ve bunların ihtiyaçlarına yönelik analizler nelerdir, bu ve bunun gibi nüfus değişimleri Bolu’daki iş kollarını ve ticari sektörleri nasıl etkilemektedir? Hatta araştırmacılar, toplumbilimciler ya da siyasetçiler için; bir ilin genelinde nüfus artarken ilçelerinden bazılarının neden nüfusunun azaldığı, cazibesini yitirdiği, marka değerinin düştüğü gibi konular ilgi çekici gelebilir.

 

Kıymetli dostlarım; marka değerinden bahsetmişken, bu konuya da değinmekte fayda görüyorum. Artan rekabet ortamında ürünlerin satılabilmesi açısından pazarlama kavramı ne kadar önemli ise, şehirlerin pazarlanması, şehirlerin markalaşması da o kadar önemlidir. Dünyadaki bütün şehirler son yıllarda markalaşma çalışmalarına hız vermiş durumdalar. Şehirlerin markalaşması çalışmalarının önemli bir kısmını stratejik planlama aşaması oluşturmaktadır. Markalaşan şehirler ekonomik anlamda canlanmakta, şehrin yaşam kalitesi ve istihdam olanakları artmaktadır. Şehir markalaşması, öncelikle şehrin cazibesinin artırılması, tarihi ve turistik mekânlarının tanıtılması, yöresel ürün ve hizmetlerin duyurulması hedeflerine yönelik çalışmaları kapsar.

 

 

 

 

Modern kent yönetim sistemlerinde, her yönetim, görev süresi içinde o şehir için yapacağı çalışmaları bir “Stratejik Plan” ile kamuoyuna duyurur, bir yol haritası çizer ve çalışmalarını buna göre yürütür. Bu stratejik planların birbirini tamamlayacak şekilde bütünlük içinde olması, şehrin markalaşması açısından çok önemlidir. Zira markalaşma ve şehir algısının oturması ancak uzun vadeli ortak çalışmaların sonucunda başarılı olabilir.

 

Bolu’muzun 2011-2014 yılları arasında nasıl yönetileceği, gelecekte nasıl bir marka olacağı, güçlü ve zayıf yönleri ile ilgili çalışmaların nasıl yapılacağı, o dönem hazırlanan bir “Stratejik Plan” ile kamuoyuna duyurulmuş. Bu planda Bolu’ya “Dünyanın Yeni Davos’u” markası uygun bulunmuş. Sanırım bu planlama yapılırken, Davos’un İsviçre’nin doğusunda 10 bin nüfuslu küçük bir kent oluşu unutulmuş. 2015-2019 yılları için hazırlanan Stratejik Plan kapsamında ise “Tabiatın Kalbi” markası olması hedeflenmiş. 2020-2024 yılları arasındaki çalışmaları şekillendirecek Stratejik Planda, Bolu’nun “çevreye ve insana duyarlı, dünyada tanınan bir kent olması” için çalışmaların planlandığı görülüyor.  Konuyu yorumlarınızla sizlerin tamamlayacağını düşünerek, tanınmak için marka şehir olunması gerekliliğini, marka şehir olmak için de sürdürülebilir, uzun vadeli stratejik planlamaların yapılmasının şart olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum.

 

Hep birlikte son dönemi pandemi krizinin gölgesinde yaşadık. Günlük hayatımızın rutin bölümlerinin bir anda değişmesi, kesin gözüyle baktığımız seyahat veya bir araya gelme gibi özgürlüklerimizin olmamasının bizlere hem direnç hem de yeni bakış açıları kazandırabildiğini deneyimledik. Özellikle bu sürecin işletmelere yaşattığı sorunlar, birçok kalıcı sonucu da beraberinde getirdi. Sanayi ve hizmet sektörlerinde önemli ölçüde avantajlar barındıran Bolu’nun yeni dönemde bu zararları süratle atlatması en büyük temennim.

 

Yaşadığımız bu olumsuz süreçlerden sonra bizleri yeni bir dönemin beklediğine dair en ufak bir şüphem yok. Gelecekte günlük yaşantımızın nasıl olacağını, aldığımız nefesin şeklini, sosyal ve iktisadi alışkanlıklarımızın nasıl şekilleneceğini tahmin etmek zor olur. Ancak Bolu’daki işletmeler açısından birkaç öneride bulunmak yanıltıcı olmaz. “Kriz Yönetimi” ve “İş Geliştirme” kavramları üzerine yapılacak çalışmaların işletme sahiplerini yeni döneme hazırlayacağını düşünüyorum. Bolu ve ilçelerinde ekonomiye katkı sağlayabilecek alanlarda çalışmalar yapmak amacıyla kurulmuş olan derneklerin, vakıfların, kooperatiflerin hatta kamu kurumlarının işletme sahiplerine güncel verilerden elde ettikleri analizleri sunmaları, onları yeni iş fikirlerine yönlendirerek işlerini geliştirmelerini sağlamaları piyasalara iyi gelebilir. Bu, aynı zamanda bir görevdir de.

 

Bu vesileyle; Gerede’de, Seben’de, Mengen’de, Mudurnu’da kısıtlamalardan dolayı zarar gören esnaflarımıza, Bolu’nun her köşesinde, Yeniçağa’da, Dörtdivan’da, KIbrıscık’ta kazancından mahrum kalan işletme sahiplerine, bu toprakların hırslı emekçilerine sabırlar diliyorum.

 

 

 

  Bu yazı 2260 defa okunmuştur.
  YORUMLAR YORUM YAP | 0 Yorum
  FACEBOOK YORUM
Yorum
  YAZARIN DİĞER YAZILARI
  YAZARLARIMIZ
YUKARI